Thursday, November 12, 2009

society, youre a crazy breed

hala evim yok.
kartım gelmedi.
bi yazı yazıcam ama gazetecilik kariyerimi bitirmeden nası yazarım bilmiyorum.
20. yıl kutlamalarıyla ilgili yazdığım yazı da hatalı ve eksik basıldı.
bursu veren adamlar benden şu ana kadarki deneyimlerimle ilgili bi yazı istiyolar, anlatıyim mi bütün gerçekleri? sizin bu almanlar beni kazıkladı kendilerinin olmayan evi bana kiraladılar sonra da beni sokakta bıraktılar diyim mi?
bi de işyerinde çalışırken fotoğrafımı istiyolar. oberholz'ta birine çektirsem olur mu?
benim atkımın güzelliğine herkes uyandı. oberholz'un bütün kıro blog kızlarının boynunda, artık takamıyorum.
eşyalarımı yaktılar mı sattılar mı fakir fukaraya mı dağıttılar bilmiyorum.
dün bi ev görmeye gittim. evi çok beğendim ama çocuktan hala ses yok. o kadar da mesac attım yalvardım. sonra da hayaller kurdum.
hürriyet haber ajansı adam arıyomuş.
dün akşam istanbul next wave'in açılışı vardı. türkiye çağdaş sanat alemiyle ilgili avrupada açılan en büyük sergi bu. büyük olay falan filan. bu vesileyle pek sevdiğim bi hayvan olmasa da yenmesine gıcık olduğum ördek hayvanını yemek zorunda kaldım. yine bu hayvanın tadının tavuktan hiçbi farkının olmadığına ve öldürülmesinin anlamsız olduğuna kanaat getirdim.
bi de tabii fransözische strassenin göbeğindeki bir restoranda, oya eczacıbaşıyla yenen bi yemeğin tadının monsieur vuongda yenen bir yemekten daha güzel olmadığını ve hatta çok daha kötü olduğunu ve doğru şeyleri yediğimi anlamış bulundum. bunu da fonun istediği rapora yazıcam.
onlara burda cinsel bastırılmışlık olmadığı için herşeyin çok güzel olduğunu, alman kızlarının teklif etmesinin sokaklarda biranın otun gırla gitmesini sağladığını düşündüğümü de yazıcam. evet arada yollarda kan görüyorum, maria'nın önündeki anlaşılmaz kazayı da hatırlatmak istiyorum (taksinin arka camı paramparçaydı ve arka tarafta yerde kanlı bi manzara hakimdi), kafa göz yarmalı kavga da gördüm, görmedim diil ama sokaklardaki bu kadar eğlenceye rağmen, gecenin köründe ostbahnofta bomboş bi sokakta elimi kolumu sallaya sallaya yürüyorum.
ama şunun da farkındayım, burdaki gençlik kimsenin umrunda diil. kendilerinden önceki nesillerden çok mu farklılar bilmiyorum (ama hiç sanmıyorum) ama yaşlı insanlarla araları pek iyi diil gibi. belki yaşlı insanlar kendi zamanlarında böyle takılanların çoğunun bi baltaya sap olamadığını görmüşlerdir ve bunlara o yüzden gıcık oluyolardır. ama bi baltaya sap olmak ne demek zaten? mittede güzel bi ev iki çocuk dolapta bi sürü abur cubur ve ailecek senede en az iki egzotik ülkeye gezi mi demek? kim demiş?

society, youre a crazy breed
hope youre not lonely without me.

No comments:

Post a Comment